Sedat Gündoğdu'nun Yeşil Gazete'de Yayımlanan Doğu Batı Kampını Anlattığı Köşe Yazısı:

Doğu Batı Kampı: İnformel bir eğitim için kültürlerarası bir etkileşim modeli.

Kendini ve başkasını bilen
Bilecektir şunu da:
Ayrılamaz birbirinden
Doğu ve Batı asla

Doğu ve Batı arasında
Gider gelirim mânâlar peşinde;
Kısacası iki dünya ikliminde
Dolaşmak yaraşır en iyi bize  (Johann Wolfgang von Goethe[1])

Bu hafta biraz daha farklı bir konuya, benim için çok özel bir anlamı olan bir kamptan bahsedeceğim: Doğu-Batı Kampı’ndan.

2008 yılında henüz yeni mezun olmuş ve arayış içinde olan bir gençken Prof. Dr. Mustafa Sarı hoca ve sosyal girişimci mentor Hülya Denizalp (Hülya Ablamız) sayesinde hayatımın geri kalanında önemli bir etki bırakacak olan Doğu-Batı Kampı (DBK) ile tanışmıştım (DBK, 18-26 yaş arasındaki öğrenci veya yeni mezun olmuş, ulusal ya da yerel sosyal sorumluluk projelerinde aktif olarak yer almış gençlerin başvurularını kabul eden bir kamp). Kamp kapsamında Van Gölü’nün çevresini çok sayıda yabancı gönüllü ile turlamış ve bu esnada da bazı sosyal fayda yaratma etkinlikleri düzenlemiştik. Daha sonra birkaç defa daha katılma fırsatı bulduğum DBK, her yıl iki dönem şeklinde 14 yıl boyunca İzmir Aliağa’daki Afacan Gençlik Merkezi’nde gerçekleştirildi ve bir o kadar yıl daha devam edeceğinden eminim diyebilirim.

Kendini keşfet, sınırlarını gör

Benim gibi birçok gencin hayatına önemli dokunuşları olan bu kamp, aynı zamanda oldukça faydalı bir kültürler arası iletişim/etkileşim modeli. Zamanla yaşayarak öğrenmenin kendi içindeki dinamiğiyle değerleri şekillenmiş olan kampın artık yazılı olmayan ve model olabilecek bir müşterekler manzumesi mevcut. DBK’nın yaşayarak ürettiği müştereklerden hareketle DBK modelini her türlü informal eğitim ve öğretim etkinliklerine uygulamak mümkün. Zira buradan hareketle fikri temelleri atılan Yaşayarak Öğrenme Merkezi (YAŞÖM) bugün çok etkili ve faydalı işleri hali hazırda yürütüyor bile. Ancak burada ben daha çok DBK’nın resmi olmayan ve çoğu katılımcısının da ana hatlarıyla hem fikir olduğu ancak genel hatlarıyla benim anladığım değerlerini anlatmaya çalışacağım.

Doğu-Batı kampı salt bir kültürler arası iletişim projesi değil aynı zamanda bireyin kendi bariyerlerini de keşfettiği ve bir bakıma kendini de sınadığı bir yaşam ve deneyim alanıdır. Kişilerin samimiyetlerini çeşitli sorumluluklar alarak ya da sorumlulukların etrafında kümelenerek ortaya koymaları da DBK’nın önemli özelliklerinden biridir. Kişi kendi kişisel alanlarını koruyabilirken faydalı iletişim ile birlikte konfor alanının dışına çıkma cesaretini de bulabilmektedir.

Tüm bu iletişim deneyimleri başkalarının da kişisel alanları olduğunun öğrenilmesine olanak sağlarken, beraberinde de kişilere sosyal etki yaratmasına fırsat verir. DBK’nın bu deneyim ekosisteminde kişilerin aynılaşmadığı bilakis çeşitliliklerinin korunduğu ve bu çeşitliliğin de beraberinde bazı ilkelerin oluşmasına katkı sunduğunu belirtmek gerekir. Bu durum aslında doğal ekosistemlerin de temel ilkesidir.

Doğal ekosistemler, aşırılıkların değil de uzlaşının ve birbirlerine bağlı zincirlerin muazzam bir işbirliği ile yürüyen sistemlerdir. Çünkü aşırılıklar ve tıpkı insan ilişkilerindeki toksiklik gibi çıkıntılıklar ekosistemlerin bozulmasına ve sağaltım olmadığı takdirde de çöküşüne yol açabilir. Dolayısıyla doğada keskin çizgiler değil, birbirleri arasında yumuşak geçişkenliklerin olduğu kompartmanlar mevcuttur. DBK da bir bakıma bunu mikro ölçekte iletişime adapte etmiştir diyebiliriz.

Samimiyet, güven ve uzlaşı arayışı

DBK değerleri ana hatlarıyla sorumluluğa, samimiyete ve sosyal etki yaratmaya dayanan çeşitli alt kırılımlara sahiptir. Bu değerler DBK esnasındaki tüm oyun ve etkinliklerde kendini gösterir. Zira bu etkinlikler de bu ilkelere uygun olduğu için seçilmiştir. Örneğin samimiyet DBK’nın en önemli ilkelerinden biridir ve güvenli ortam algısının oluşmasıyla birlikte yaratıcılığın ortaya çıkmasına fırsat tanır. Güvenli ortamın oluşmasıyla ortaya çıkan yaratıcılık da beraberinde anlayış göstermeye dayalı bir tartışma ortamının oluşmasına neden olur. Burada kast edilen tartışma şiddetli çatışma değil anlayışlı uzlaşıya işaret etmektedir. Yani DBK’nın sahip olduğu samimiyet değeri, kişinin kendini gerçekleştirmesi için de önemli bir alan açmaktadır.

DBK’nın diğer bir önemli değeri de sorumluluk alma ya da duyma ilkesidir. Bu değer tüm katılımcılar için doğal bir bağlayıcılığa sahiptir. Sorumluluk değeri aslında DBK kültürünün doğal değeridir. Çünkü sorumluluk gönüllülüğün bir yansımasıdır.  Bu gönüllülük, içten gelen samimi bir aktif katılıma dayanır ki bu da sosyal fayda üretiminin önemli şartlarından biridir. DBK tam olarak bunun oluştuğu bir ekosistemi ifade eder. Gönüllüğün ve samimiyetin ortaya çıkarttığı sorumluluk duygusu! Bu duygu kişinin yeni şeyler öğrenme ve öğretme tatminine de erişmesine olanak tanır. Yeni şeyler öğrenme ve öğretme ile birlikte ortaya çıkan sosyal etki aslında eğlenceli ve rahat bir iletişimin de geliştiğini gösterir. Bu iletişim beraberinde farklı düşünceleri deneyimlemeyi, dışımızdaki olanlara farkındalığı ve bunların yarattığı motivasyonla da paylaşıma dayalı bir öğrenme sürecini oluşturmaktadır. Doğaya saygı, bireye saygı ve toplumsal faydanın üretim süreci!

Yabancı dile ihtiyaç duymayan yaratıcı iletişim modeli

İşte bunların hepsi bir araya geldiğinde de zihinsel ve bedensel bir dinlenme de gerçekleşmiş oluyor. DBK kampı esnasında gerçekleşen tüm bu kazanımlar eğlenceli olma temeline dayanmaktadır. Eğlenceyi sağlayanda adil ve yeterli katılımdan kaynaklanıyor. Herkesin gönüllü olarak katıldığı bir etkinliğin zaten sıkıcı olma şansı yoktur. Ayrıca katılımcıların önemli bir kısmının yurt dışından geliyor olması (pandemi etkisini saymazsak) da kampın en önemli özelliği! Üstelik Türkiye’den katılanların, yabancı dil bilmesi bir ön şart değil. Çünkü DBK bir dil bilmese de yaratıcı iletişim yöntemleriyle kültürler arası kaynaşmaya başka bir boyut kazandırabilen bir yapıya sahip. Öyle ki benim ilk katıldığım kampta Türkiye’den katılan iki kişi çat pat, üç kişi ise hiç ama hiç İngilizce bilmiyordu. Ancak kamp boyunca bir iletişim problemi olduğuna neredeyse şahit olmadım.

Sonuç olarak DBK deneyimi ve modeli özellikle okul dışı öğrenmenin uygulanabileceği çok özel bir örneğe tekabül ediyor. Çünkü normal şartlar altında bulunduğu yaşam alanındaki kısıtlı imkânlar, insanların bazı şeyleri gerçekleştirmelerini güçleştirmektedir. Bu durum da aslında dezavantajlılığı doğurur ki DBK işte tam da bu noktada bir fırsat kapısı açar. Yani bireylere, yukarıda saydığımız değerleri deneyimlemeleri için önemli bir kapı açar. Bunları özümsemek de kişinin özverisine kalır. Böylelikle kişinin önünde kendi sınırları dışında herhangi bir bariyerin olmadığı hareket alanı ortaya çıkmış olur. DBK bunu nasıl gerçekleştireceği konusunda da kişilere gözlemleyebilecekleri örnekleri sunar. Yani hem yol, hem rehber hem de alan! DBK için mekânsal anlam tam olarak buna karşılık geliyor. Benim anladığım gördüğüm ve deneyimlediğim tam olarak bunlardır.

DBK’yı daha yakından tanımak isteyenlere DBK sayfasını takip etmelerini öneririm. Öyle ki başvuru şartlarını taşıyanların başvurmasını ve bu modelin geleceğe taşınmasına katkı sunmak isteyenleri de bu etkinliğe destek olmalarını öneririm.

*

Sedat Gündoğdu’nun Yeşil Gazetesindeki köşe yazısından alınmıştır.  Köşe yazısına ait https://yesilgazete.org/dogu-bati-kampi-informel-bir-egitim-icin-kulturlerarasi-bir-etkilesim-modeli/#_ftnref1